Bilindiği üzere 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun ek2. maddesi "Kat malikleri kurulunca veya bu kurulca yetki verilen yönetici tarafından sözleşmeleri herhangi bir nedenle feshedilen veya sona eren, kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçiler ile dışarıdan atanan yöneticiler kendilerine bu görevleri dolayısıyla bir yer tahsis edilmiş ise, bu yerleri onbeş gün içerisinde boşaltmak zorundadırlar. Bu süre içinde boşaltılmayan yerler yöneticinin veya kat maliklerinden herhangi birinin başvurusu üzerine başkaca tebligata lüzum kalmadan mahalli mülki amirlerin kararı ile bir hafta içinde zabıtaca boşalttırılır. İdare ve yargı organlarına yapılacak başvuru, bu kararların yerine getirilmesini durdurmaz. İlgililerin kanun ve sözleşmeden doğan hakları saklıdır." hükmünü taşımaktadır.
Kanun maddesinden de anlaşılacağı gibi öncelikle böyle bir apartmanın veya sitenin varlığından bahsedebilmek için Kat Mülkiyeti Kanununa tabi bir apartman veya site olması zorunludur. Henüz Kat Mülkiyeti hükümlerinin uygulanması aşamasına gelmemiş olan binalarda site veya apartman niteliğinde olsa bile bu maddenin uygulanma alanı bulunmamaktadır.
Kanun metninde de açıkça belirtildiği üzere personelin iş akti ya Kat Malikleri Kurulu tarafından ya da Kat Malikleri kurulunca yetki verilmiş olan yönetici tarafından feshedilecektir. Uygulamada site veya apartman yöneticilerinin bu yetninin verilip verilmediğine bakmaksızın personelin iş aktini yönetici sıfatıyla feshettikleri ve sonrasında da bu maddeye dayanarak mülki amirlere müracaat ettikleri görülmektedir. Halbuki kendisine bu konuda yetki verilmemiş yöneticinin iş aktini feshetmesi kanunun bu maddesinin uygulanması için yeterli değildir.
Kat Malikleri Kurulu bu yetkiyi yöneticiye nasıl verecektir ?
iki yöntemle bu konu gerçekleştirilebilir:
- Yönetim Planında doğrudan doğruya bir madde ile yöneticinin personel işe alma ve personel işten çıkarma konusunda yetkili olduğu hükmüne yer verilerek yöneticiye ta başlangıçta bu yetki verilmiş olur.
_Yönetim Planında böyle bir madde yok ise o duumda apartmanlarda Kat malikleri kurulu. sitelerde ise kat malikleri kurulu yerine temsilciler kurulu toplantı esnasında böyle bir karar alarak bu yetkiyi yöneticiye verebilir. Şayet yönetim planında temsilciler kurulunun kat malikleri kurulu yetkilerini kullanamayacağına dair hüküm var ise o durumda temsilciler kurulunun karar alması da yeterli olmayıp yine site kat malikleri kurulundan böyle bir kararı çıkartma zorunluluğu olduğu aşikardır.
Tüm bu aşamalara rağmen yöneticinin müracaatı üzerine mülki amir böyle bir talebi reddederse bu durumda site yönetimi nereye müracaat edecektir. Uygulamada İdare Mahkemelerinin Kat Mülkiyeti Kanunu ek1. maddesi "Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir. " hükmü gereğince bu talepleri reddetmekteydiler.
Ancak Danıştaya yaptığımız müracaat sonrasında Danıştay 10,Dairesi 16.04.2015 tarihli, 2013/2219 Esas ve 2015/1890 Karar sayılı ilamıyla "Öte yandan; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu´na 2814 sayılı Kanunla eklenen Ek 1. maddede "Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir." denilmiş ise de, bu maddede yargı yolu bakımından görev düzenlenmeyip, anılan Yasa´da adli yargının görevine giren mülkiyete ilişkin (paydaşlar arasındaki "taksim veya ortaklığın giderilmesi davası" veya kat malikleri arasındaki "arsa payının düzeltilmesi davası" gibi) davalara bakmaya hangi mahkemenin yetkili olduğuna işaret edilmektedir. Nitekim, 2814 sayılı Kanun hakkındaki Adalet Komisyonu Raporunda "... bu Kanuna ek madde 1 ilave edilerek, her türlü anlaşmazlıkların Sulh Mahkemelerinde çözümlenmesi esası getirilmiş, Kat Mülkiyeti Kanunundan doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesi Asliye Mahkemelerinin görevi dışına çıkarılmış ve böylece görevli mahkeme yönünden birlik sağlanmıştır." denilmiş ve ayrıca aynı Kanunla getirilen "634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğan uyuşmazlıklar nedeniyle, bu Kanunun yürürlüğünden önce asliye hukuk mahkemelerine açılmış davalar bu mahkemelerce sonuçlandırılır." yolundaki Geçici 2. madde hükmü ile de önceden açılmış davalar nedeniyle karışıklık doğmasının önüne geçilmek istenmiştir. Bu nedenle, değinilen maddelerin söz konusu uyuşmazlıkta uygulanma olanağı yoktur."şeklinde hüküm kurarak konu açıklığa kavuşturulmuştur.